Tardis City Projesi ile devrim ortağı olun!

tardis

Yapmakta ısrar ettiğimiz şey giderek kolaylaşır. İşin doğası değiştiğinden değil, bizim yapma yeteneğimiz geliştiğinden der R.Waldo Emerson … Geçtiğimiz yüzyılda birçok sektör tıpkı Emerson’ un bahsetmiş olduğu gibi yapmakta oldukları işte ısrarcı olan bir grup çizginin dışındaki iş insanı tarafından değiştirildi.

Bu insanların ortak özellikleriyse sosyal riskler almaya –başkalarının onaylamayabileceği şeyler yapmaya- istekli olmalarıydı. Oyun yazarı Bernard Shaw’ın bir keresinde dediği gibi : ‘Mantıklı insan kendini dünyaya uydurur, mantıksız olan ise dünyayı kendine uydurmakta ısrar eder. Dolayısıyla ilerleme mantıksız adama dayanır.

Bu mantıksız adamların hayatımıza neler kattığını merak ediyorsunuzdur değil mi?
Bernard Shaw’ ın iddasının iyi bir örneği İsveçli mobilya perakedencesi IKEA’nın kurulma hikayesidir. Şirket Ingvar Kampard tarafından kurulmuştur. Kampard’ın en önemli inovasyonu mobilya maliyetinin çoğunun montajdan kaynaklandığını fark etmekti;bir masanın ayaklarını monte etmek sadece paraya mal olmakla kalmıyor,masanın nakliyatını gerçekten pahalılaştırıyordu. O da henüz montajı yapılmamış mobilyalalar satmış,bunları yassı kutuda ucuz bir şekilde taşımış ve tüm rakiplerini geride bırakmıştı.

Ya da Howard Schultz’u düşünün. Kahve barı fikri ile Starbucks’u bambaşka bir noktaya taşımış,onu küçük bir kasabada kahve çekirdekleri satan 3-5 dükkandan çıkarıp uluslararası bir zincir haline getirmesini… (Dünyada hala her gün yeni bir Starbucks şubesi açılıyor)Şöyle diyor Shultz; Rekabet avantajı, sahip olduğu değerlere ve ilkelere dayandığı için yıllar boyunca gelişmesini sürdüren bir şirket tesis etmek istiyordum. Tek bir amaç için birlikte çalışan, siyasi çekişmelerden kaçınan ve başkalarının imkansız gördüğü hedeflere ulaşmayı seven kişileri etkileyip çalıştırmak istiyordum. Sadece personel memnuniyetini değil saygın ve muteber bir işletme anlayışını göz önünde tutan bir kültür oluşturmak istiyorum.
Geleneksel anlayışa meydan okumak, handikapları aşmak ,bastırılması güç bir heyecan veriyor derken Schultz ne demek istediğini çok iyi anlayabiliyorum.

Gayrimenkul sektöründe geçirmiş olduğum süre bana iki şey üzerinde durmamı ve ciddi şekilde düşünmemi sağladı: yatırımcı ve müteahhit. Gayrimenkul sektörü bu ikisi üzerine kurulmuştu. Peki kaliteden ödün vermeden düşük fiyatlı konut mal edebilir miydik? Ya da yüksek arsa maliyetine başka bir bakış açısı ile yaklaşabilir miydik? Standart iş yapış biçimin dışına çıkarak şeffaf bir yapım anlayışı geliştirebilir miydik? Ya da satış yapıp sürekli yeni oyuncular dahil etme üzerine kurulu inşaat modelini bir kenara bırakıp, önce tamamını satıp ardından yaptıkça ücretini almaya dayalı bir model geliştirebilir miydik? Yatırımcı maksimum getiriyi nasıl sağlardı? Tüm bunlar Türkiye’de mümkün müydü?

İşte tüm bu soruların yanıtını ‘Tardis City’ projesinde buldum. Devrimle birlikte büyüyen dev olmak için müşterimiz değil devrim ortağımız olun. Gayrimenkul devrimi Sincan’da başlıyor .

Tolga Yumrukaya

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*