Sulh hukuk mahkemesinin bakacağı davalar!

Sulh hukuk mahkemesinin bakacağı davalar

Türkiye’de adli yargı kolunun içinde yer alan hukuk mahkemelerinden biri olan Sulh Hukuk Mahkemesi oluyor. Peki sulh hukuk mahkemesinin bakacağı davalar! nelerdir? diyorsanız işte yanıtı…

Sulh hukuk mahkemesinin bakacağı davalar!
Ülkemizde amaç ve görevlerine göre farklı mahkeme türleri bulunuyor. Bunlardan iki tanesi de adliye mahkemelerinin kapsamına giren ceza ve hukuk mahkemeleri oluyor.

Ceza mahkemelerinde amaç toplum yararına suçların cezalandırılması oluyor. Hukuk mahkemelerinde ise kişiler arasındaki anlaşmazlıklar çözümleniyor.

Sulh hukuk mahkemeleri: kanunla belirtilen belli işlere bakmakla yetkili oluyor. Peki sulh hukuk mahkemesinin bakacağı davalar! nelerdir? diyorsanız işte yanıtı…

6100 sayılı HMK’ya göre sulh hukuk mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu davalar şunlardır :
1.) Kira uyuşmazlıklarına ilişkin davalar : Dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar sulh hukuk mahkemelerinin görevine girecektir.

Görüldüğü üzere 6100 sayılı HMK m.4 ile sulh hukuk mahkemeleri9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler haricinde[1] dava değerine ya da davanın yazılı kira sözleşmesinden doğup doğmadığına bakılmaksızın uzman bir kira hukuku mahkemesi olarak faaliyet gösterecektir. Mesela 1086 sayılı HMUK döneminde kira tespiti davası yazılı bir kira sözleşmesine dayanıyorsa sulh hukuk mahkemelerinde görülebilecekken artık 6100 sayılı HMK ile bu şart dahi ortadan kaldırılmış, davanın 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler haricindeki tüm kira hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde sulh hukuk mahkemelerinin görevli olacağı açıkça düzenlenmiştir. Bununla beraber tacirler arasında yapılmış ticari işten yahut tarafların ticari işletmesinden kaynaklansa dahi kira ilişkisinden kaynaklanan tüm davalar yine sulh hukuk mahkemesinde görülecektir. Ancak taşınmazı fuzuli işgal edene karşı açılacak müdahalenin men’i davası bir kira sözleşmesine dayanmadığından sulh hukuk mahkemesinin görevine girmez.[2]

2.) İzale – i şüyu (ortaklığın giderilmesi) davaları ile mal ya da hakların ortaklar arasında paylaştırılmasına ilişkin davalar : Dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın taşınır ya da taşınmazların paydaşları arasındaki mal ya da hakların paylaştırılması ile ortaklığının giderilmesine ilişkin tüm davalarda sulh hukuk mahkemeleri de görevlidir.
Yargıtay, aile konutu şerhi konulmasına ilişkin davaları da paylaştırmaya ilişkin hükümler içerisinde değerlendirip, buna ilişkin davaların da aynen ortaklığın giderilmesi davalarında olduğu gibi sulh hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu konuda Yargıtay “Türk Medeni Kanunu’nun 652. maddesinde yer alan, tereke malları arasında bulunan eşlerin birlikte yaşadığı konutun veya ev eşyasının sağ kalan eşe miras hakkına mahsuben özgülenmesi, paylaştırma niteliğinde olup, o mal üzerindeki mirasçıların <elbirliği> şeklindeki ortaklığının izalesi sonucunu hasıl eder. O nedenle Türk Medeni Kanunu’nun 652. maddesine dayanan isteklerde görevli mahkeme, paylaşma isteklerindeki görev kurallarına göre belirlenmelidir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini Sulh Mahkemesi’nden isteyebilir. (TMK. m. 642) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırmasına ve ortaklığın giderilmesine ait davalarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. (HUMK. m. 8/II-2) Açıklanan yasal hükümler karşısında Türk Medeni Kanunu’nun 652. maddesine dayalı özgüleme isteklerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi’dir.“ (Yargıtay 2. H.D. 09.12.2010 tarih ve 2010/7462 E. ve 2010/20692 K. ) şeklinde içtihat ederek aile konutunun eşe özgülenmesi davalarında da paydaşlığın giderilmesine ilişkin davalar gibi kabul edilerek sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.

3.) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davalar : Dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın taşınır ya da taşınmazlarda bir hakka dayanmaksızın sadece zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sulh hukuk mahkemelerince görülecektir. Ancak dava sadece zilyetliğin korunmasına değil de başkaca bir hakka ilişkin bir talep içerirse, dava artık malvarlığına ilişkin sayıldığından 6100 sayılı HMK m.2 gereğince asliye hukuk mahkemeleri görevli olacaktır.

4.) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davalar[3] : Sulh hukuk mahkemelerinin temel görevlerini düzenleyen 4. Maddedeki dava türleri haricindegerek 6100 sayılı HMK’nın gerekse de özel yasaların sulh hukuk mahkemelerini açıkça görevli kıldığı diğer dava türlerinde de yine sulh hukuk mahkemeleri görevli olacaktır. Ancak, bir dava açıkça sulh hukuk mahkemesi görevine girmiyorsa yorum yoluyla sulh hukuk mahkemesine girdiği söylenemez. Genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan, yasalarca açıkça sulh hukuk mahkemelerinin görevlendirmediği hiçbir dava sulh hukuk mahkemesince bakılmayacak, dava genel görevli hukuk mahkemesi olan asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.

Birkaç örnek vermek gerekirse örneğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (m.605-609) göre açılacak mirasın reddi davaları özü itibariyle şahısvarlığı haklarına ilişkin bir davadır. Hatta mirasta mal bulunması halinde malvarlığına ilişkin olarak dahi sayılabilir. Ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 609’da açıkça mirasın reddi davalarında görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olacağını, “Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.” şeklindeki hüküm nedeniyle açıkça belirtmiştir. Bu nedenle başkaca bir araştırma yapmaksızın mirasın reddi davalarında görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu kabul edilmelidir.

Yine 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 82. Maddesi her taciri yasada sayılan belge ve defterleri sınıflandırılmış olarak saklamakla yükümlü kılmıştır. Ancak gerçek kişi bir tacir ölmüşse ve miras resmi tasfiye ile sona ermişse yasada sayılan bu belge ve defterleri saklamak görevi açıkça sulh hukuk mahkemesine verilmiştir.

5.)Çekişmesiz yargıya ilişkin davalar : Her ne kadar sulh hukuk mahkemelerinin görevlerini düzenleyen temel madde olan 6100 sayılı HMK m. 4’de açıkça belirtilmese de ayrıntısı 6100 sayılı HMK m.382 ve devamı maddelerde belirtilecek olan çekişmesiz yargı işlerine ilişkin tüm davalarda başkaca bir mahkeme özel olarak görevlendirmedikçe 6100 sayılı HMK m. 383[4] gereğince sulh hukuk mahkemeleri görevlidir. Bizce hem 6100 sayılı HMK m.4’de sulh mahkemelerinin görevleri tek tek sayılıp, hem de ayrıca kanun içerisinde göreve ilişkin başkaca bir madde koymak yasa yapım sistematiği açısından hatalı olmuşsa da HMK m.382’de çekişmesiz yargı işleri ve bu sınıfa giren işler daha açık ve net ifadeler ile ifade edildiğinden bu düzenleme yerinde olmuştur.

Sulh hukuk mahkemesi dava masrafları!
Özge ÖZDEMİR/Emlaktagundem.com