Start-up ülkeler geliyor!

Patri Friedman start-up ülkeler

Patri Friedman’ın fikirleri çılgınca, fakat Forbes dergisi tarafından “tanınması gereken isimler” arasında yer alıyor. Friedman eski bir Google mühendisi. Ve tabi ki soyadından da anlaşılacağı üzere, Nobel ödülü sahibi ekonomist Milton Friedman’ın torunu. Friedman’ın hedefi, “start-up ülkeler” kurmak.

Friedman tarafından kurulan The Seasteading Institute, “bağımsız okyanus toplulukları”nın kurulmasını ve genişletilmesini savunan bir enstitü. Özgürlükçü girişimcilerin oluşturduğu enstitü, kurulduğunda Facebook’un ilk yatırımcılarından ve online ödeme sistemi PayPal’ın kurucularından biri olan milyarder Peter Thiel tarafından desteklendi. Aslında dünya genelinde yaşanan siyasi gerginlikler, çevresel sorunlar, ekonomik zorluklar da “Bağımsız Okyanus Toplulukları” görüşünün birçok kişi tarafından ilgi görmesine neden oluyor.

Patri Friedman, büyükbabası Milton Friedman’ın hükümet sınırlamalarına yönelik görüşlerini temel alıyor ve ABD’nin toplum yapısından rahatsız olduğunu dile getiriyor. Friedman, The Seasteading sayesinde girişimcilerin bağımsız bir ortamda farklı yönetim yapılarını deneyebileceklerini ifade ediyor. Friedman, “Eğer insanlar farklı ürünleri test edebilirlerse, birilerinin diğerlerinden daha iyi olduğunu görebilirler. Bu görüş, tek bir ideal hükümeti savunmuyor; tam tersine mevcut hükümetlerin gelişmini destekliyor. Yönetime dair yeni fikirlerin barış içinde denenmesine fırsat sunuyor” diyor.

Yüzen bağımsız ülkeler fikri, ilk kez gündeme gelen bir fikir değil aslında. The Freedom Ship, The Republic Of Minerva, Ocenia gibi yüzen şehir projeleri başarısız oldular. Fakat Friedman kendi girişiminin çok farklı olduğunu söylüyor. Freidman bu girişimi www.exploringgeopolitics.org’a değerlendirmiş ve, bağımsız okyanus topluluklarına neden ihtiyacımız var? Uluslararası hukuk, küresel rekabet ve enerji güvenliği gib konulara yönelik ne gibi zorluklarla karşılaşılabilir? Bağımsız Okyanus Toplulukları yerleşik dünya düzenine nasıl uyum sağlayacak? gibi sorulara yanıt cermiş.

“Bağımsız Okyanus Toplulukları’nın tüm dünya ülkeleri tarafından tanınması 50 ila 100 yıl alabilir. Bunun gerçekleşmesi için yeterince büyümeleri gerekiyor. Bizim hedefimiz, yeni ülkelerin kurulacağı yeni bir sınır açmak. Eğer bu ülkeler gerçekten başarılı olursa, en azından içlerinden birisi bir dünya gücü olabilir. 100 yıllık hedefimiz bunu da içeriyor” yorumlarını yapan Friedman’ın bu sorulara verdiği ilginç cevaplara kulak verelim:

Dünyanın yeni bir sınıra ihtiyacı var

“Dünyanın yeni bir sınıra ihtiyacı var. Yeni toplumlar yaratma deneyimini yaşamak isteyenlerin düşüncelerini test edebilecekleri bir yere ihtiyacımız var. Okyanusu yeni bir sınır olarak açarak, dünya genelindeki hükümet ve sosyal sistemlerin kalitesini artırmayı umuyoruz. Bu süreç, deneyimi, yaratıcılığı ve rekabeti ön plana çıkartacak. Bugün, sınırlı ortamlarda alternatif sosyal sistemleri deneyimlemek çok zor. Ülkeler o kadar büyük ki, bir bireyin gerçekten fark yaratabilmesi çok zor. Küçük grupların, kendi fikirlerini küçük çaplı bir şekilde test edebileceklerini düşünün. Herkes farklı önceliklere sahip toplumlar yaratabilir. Ve bizler de bu modellerin nasıl çalıştığını kolaylıkla görmüş oluruz. Bazı fikirler başarılı olur, diğerleri başarısız olur; bazıları ise tamamen tercihlerle ilgilidir. Fakat önemli olan şu ki, fikirlerimiz hakkında tartışmayı bırakıp, yaşamaya başlarız.”

Altyapıyı kurmak için çok fazla uzmanlık gerekli

“Bağımsız okyanuslar topluluğunu kurmak için altyapısal olarak çok fazla uzmanlığa ihtiyaç var. Temel inşaat mühendisliğinin yanı sıra, gemilerin altyapısı için deniz mühendisliğine; dalgalara dayanacak plaformlar inşaa etmek için okyanus mühendisliğine ihtiyaç var. Ve tabi ki, mevcut düzenden daha başarılı yeni yönetim sistemleri tasarlamak için işin siyaset bilimi tarafını da unutmamak gerekiyor. Benim hedefim vergi cenneti yaratmak değil, ya da çılgınca fikirlerin peşinde değilim. Bu bir ütopya değil. Ben, insalara, deneyebileceklerini göstermek istiyorum.”

Uluslararası hukuk kurallarına uyumlu olacak

“Bağımsız Okyanus Toplulukları uluslararası hukuk kurallarına uyum sağlayacak. Tabi ki bu toplulukların genel kabul görmüş bir tanımlama kapsamında, tüm dünya ülkelerince tanınması sürecinde bazı zorluklar yaşanacak. Bu nedenle, egemenlik yerine, bağımsızlığı hedefl iyoruz. ‘200-mile EEZ’in anlamı şu: Ya okyanus toplulukları kıyıdan 200 mil uzakta konumlandırılacak, ya da kıyı ülke ile net bir anlaşma sağlanacak. Bunun yanı sıra, güvenlik, çevrenin korunması, korsanlık faaliyetlerinin engellenmesi konusundaki tüm düzenlemeler mantıklı ve bir sorun teşkil etmeyeceklerdir.”

Gemide medikal operasyonlar yapılacak

“Bağımsız okyanus topluluklarının ekonomik bağımsızlığına gelince: Bu toplulukların iki rekabet avantajı var: Bunlar okyanus alanı ve düşük vergiler. En büyük olumsuzluk ise, zorlu deniz ortamı ile mücadele etmenin masrafl ı olması. Ekonomik olarak sürdürülebilir olmak için, avantajlardan daha fazla yararlanmak gerekiyor. Örneğin yeni bir iş modeli başlatıyoruz: Gemilerde medikal operasyonlar gerçekleştirilmesini sağlayacağız. Bu sayede insanlar Hindistan veya Tayland’a gitmek yerine, gemide muayene olabilecekler. Vergilerin düşük olması da çok önemli bir avantaj ve tüm sanayileri yakından ilgilendiriyor. Bu kapsamda çok fazla tarihi örnek var: Hong Kong ve Singapur, doğal kaynaklara sahip olmasalar da, özgürlük, düşük vergiler ve sınırlı düzenlemeler ile zenginleşmeyi başardılar. Bizim işimiz biraz daha zor ama The Seasteading Institude olarak bazı ortaklıklar kurmaya çalışıyoruz.”

Yenilenebilir enerjiler ve dizel

“Okyanus topluluklarının enerji güvenliğinin sağlanması da önemli bir diğer konu. Rüzgar ve güneş gibi standart yenilenebilir enerji yöntemlerinden yararlanabileceğimiz gibi, okyanus enerjisi gibi daha yeni modelleri de kullanabiliriz. Fakat dizel kullanmak, hepsinden daha ucuz.”

Dedesi Milton Friedman’ın görüşlerini temel alıyor

Patri Friedman, Nobel ödüllü ekonomist Milton Friedman’ın torunu. Patri’nin, bağımsız okyanuslar topluluğu fikri, dedesinin görüşlerini temel alıyor. Milton Friedman, monetarizmin oluşumunda ve tanıtımında en önemli isimlerden biri olarak kabul ediliyor. 1976 yılında “Paranın Miktar Teorisi Üzerine Çalışmalar” adlı kitabında monetarizmin temel ilkelerini ortaya koydu. ABD’de devlet okullarında öğrencilere ücretsiz öğle yemeği verilmesi tartışmaları sırasında söylediği “There is no such thing as a Free Lunch” (Bedava öğle yemeği diye bir şey yoktur) sözü monetarist ekonomiye inananların ana tartışma ekseni oldu. Friedman, para politikasının hem genişlemelerde hem de daralmalarda gerçekten etkili olduğunu gösteren isimler arasında. Friedman’ın yaklaşımı şu sözlerinde net bir şekilde özetleniyor: “Devletin faaliyet alanı sınırlandırılmalıdır. Devletin başlıca görevi, kanun ve düzeni sağlamak, özel teşebbüslerin kendi aralarındaki sözleşmelerin yürürlüğünü temin etmek ve rekabetçi piyasaları teşvik etmek suretiyle özgürlüğümüzü korumak olmalıdır. Özgürlüklerin korunması, devletin gücünün sınırlandırılması ve desantralize edilmesi ile mümkündür. Korumacılık gerçekte tüketiciyi sömürmek demektir.”

2050’de 10 milyonlarca insan yüzen şehirlerde yaşayacak

PayPal’ın kurucusu Peter Thiel, projeye inanan ve destek veren ilk isim olmuş ve 2008 yılında The Seasteading Institute’a 1.25 milyon dolarlık bir kaynak aktarmıştı. Thiel, hayalindeki projenin tamamlandığında bir deniz petrol platformuna benzeyeceğini de ifade etmişti: “Okyanus üzerine inşa edilecek özgürlükçü ve kapitalist şehirlerde sosyal yardımlaşma, asgari ücret gibi kavramlar yer almayacak. 2050 yılında on milyonlarca sakini bünyesinde barındırmayı hedefl eyen yüzen devlet , her birinde 270 civarında insana ev sahipliği yapacak yüzlerce platformdan oluşacak.”

Dünya