Kentsel dönüşüm tartışmalarının başat aktörü özel sektördür!

faruk özcan

Ülkemizde kentsel dönüşüm tartışmalarının başat aktörü ve sürükleyicisi, özel sektördür. Özel sektör şuan için ülkemizde, kentsel dönüşümün etkileyeni ve tek kazananı olması beklenen taraftır.

Ancak kamuoyundaki özel sektörün kentsel dönüşümün “tek kazananı olacağı” algısı da, ülkemizde kentsel dönüşümün önündeki en önemli engellerden biri konumundadır.

Kentsel dönüşüme yüzeysel yaklaşanların, özel sektör denildiğinde akıllarına ilk ve tek gelen müteahhitler olsa da, aslında müteahhitler kentsel dönüşüm konusunda özel sektörün aslında sadece aysbergin su üstünde görünen – medyatik kısmıdır. Müteahhitler de bu algıdan çok da rahatsız görünmemektedirler.
Kentsel dönüşüm tartışmalarının toz dumanı içerisinde, tek parça bir bütün sanılan özel sektör, aslında kentsel dönüşüm konusunda beklenti ve endişeleri birbirinden oldukça farklı olan, çok parçalı bir yapı arzeder. Bu yüzden, özel sektörü kentsel dönüşüm bağlamında ele alırken bütüncül genellemeleri doğru zannetmeden, öncelikle hareket alanı olanlar ve olmayanları ayırt etmek gerekir.
Meslek olarak müteahhitlik, sürekli olarak yeni projelere başlamayı gerektirir. Ancak, tüm Türkiye’de imarlı arazilerde yaşanan maliyet artışları nedeniyle, yeni proje üretmekte büyük sıkıntılar yaşayan müteahhitlerin hareket alanı daraldığından, kaçınılmaz olarak kentsel dönüşüme büyük ümit bağlamışlardır.

Özel sektör içerisinde, imarlı arsalara yapılan inşaatlardan ve tadilattan (da) kazanan bu inşaat malzemesi üretici, satıcı veya uygulamacılarının, imarlı arsa temininde yaşanan sıkıntılar nedeniyle, hareket alanı daralmış olan müteahhitlere nazaran, hareket alanları henüz daralmamıştır.

Bir futbol anolojisiyle kentsel dönüşümde doğru bilinen yanlışları ve olması gerekeni anlatmaya çalışalım. Kentsel dönüşümde özel sektör bir takım olsa, yaygın yanlış, müteahhitleri forvet, inşaat malzemesi satıcılarını orta saha, inşaat sanayicilerini defans, bankaları kaleci olarak görmektir. Rakipse kimi zaman hak sahipleri, kimi zaman devlet, kimi zaman da akademik odalar olarak gösterilir. Böyle sunulunca da, kaçınılmaz olarak akla “maçı kim kazanır?” sorusu gelir. İşte tam da bu, kentsel dönüşümü sadece tek bir tarafın kazabileceği bir alan gibi gösteren bu yanlış bakış açısı, ülkemizde kentsel dönüşümde bir arpa boyu kadar yol alınamamasının en önemli nedenlerinin biri durumundadır.

Halbuki işin doğrusu konuya “kentsel dönüşümde özel sektör bir takım olsa” diye başlamamaktır. Kentsel dönüşümde işin doğrusu; özel sektörün de, hak sahiplerinin de, devletin de, sivil toplum örgütlerinin de aynı takımda olduğunu ve ancak birlikte kazanılabileceğini peşinen kabul ederek başlamaktır. Çünkü kentsel dönüşümde kazanmak da, kaybetmek de hepbirliktedir. Aksi takdirde, sen-ben-bizim oğlan mantıksızlığının kentsel dönüşüm versiyonu olan; müteahhit, bürokrat, site yönetici yeter sananların hak sahiplerini, devleti, akademik odaları rakip gibi göstermelerinin tersine, kentsel dönüşümde muhakkak yenilmesi gereken tek rakip vardır. O da; sosyal ve fiziki afet riskidir. Bu yüzdendir ki, ülkemizde kentsel dönüşümün önünü tıkayacak soru, “kentsel dönüşümde kim kazanır?” sorusuyken; ülkemizde kentsel dönüşümün önünü açacak olan soru ise; “kentse dönüşümde nasıl herkes kazanabilir?” sorusudur. İşte kentsel dönüşüm, kendisini dert ettiği kadar, konunun diğer taraflarını da dert edinmek gerektiği anlaşıldığı zaman kazanılır.

Ancak kentsel dönüşümde tüm taraflar gibi özel sektör ile hak sahiplerinin de aynı tarafta oldukları konusunda, hak sahiplerinin içlerinde bir kuşku oluştuysa, yani ülkemizde özel sektörün kentsel dönüşümün etkileyeni ve tek kazananı olacağı sanılıyorsa, özel sektörün bu kuşkuları ortadan kaldırmak için kendisini daha iyi anlatması gerekmektedir. Çünkü bilinmelidir ki, kentsel dönüşüm projelerinin ve dolayısıyla müteahhitlerin en büyük süsü, kentsel dönüşümden hoşnut olan hak sahipleridir.

Şöyle ki;
Ne mutlu, arge yapan inşaat sanayicilerinin ve hak sahiplerinin kıymetini bilen hakkaniyetli müteahhitlere,
Ne mutlu, hakkaniyetli müteahhitlerin kıymetini bilen hak sahiplerine,
Ne mutlu, hak sahiplerinin hoşnut olduğu müteahhitlerin kıymetini bilen belediyelere ve Bakanlığa…

Sosyolog Faruk Özcan

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*