Kentsel dönüşümde en doğru kelime vatandaş değil hak sahipleridir!

Sosyolog Faruk Özcan

Neden mi, kentsel dönüşümün taraflarını olabildiğince detaylı anla(t)maya çalışıyoruz? Çünkü, tersini yapmak, porselen dükkânına giren filden farksız da ondan. Biliyor ve söylüyoruz ki, ülkemiz için kentsel dönüşüm, yüzeysel ele alınamayacak, genellemelerle geçiştirilemeyecek konuların başında gelmektedir.

Kentsel dönüşüm özelinde konuya yaklaştığımızda, “vatandaş” ile aslında, afet riski altında yaşayan veya çalışan “hak sahipleri” kastedilmektedir. En çok etkilenen kesimini anlatabilecek olan en doğru kelime, “hak sahipleri”dir, “vatandaş” değildir.
Bu nedenle kentsel dönüşümün istisnasız tüm taraflarını ele alırken, özgüven sarhoşluğuna kapılarak, konunun diğer taraflarını yok sayma hatasında buluşanların sıklıkla “vatandaş” deyip geçtiklerini biz detaylı şekilde ele alalım.

Kentsel dönüşüm özelinde konuya yaklaştığımızda, “vatandaş” ile aslında, afet riski altında yaşayan veya çalışan “hak sahipleri” kastedilmektedir. Dolayısıyla kentsel dönüşümden en çok etkilenen kesimini anlatabilecek olan en doğru kelime, “hak sahipleri”dir, “vatandaş” değildir. Çünkü, en başta kentsel dönüşümde hak sahipleri, sadece vatandaşlardan oluşmaz. Belediye veya hazine gibi kurumsal hak sahipleri de olabilir. Ayrıca kentsel dönüşümde bireysel hak sahiplerini değerlendirirken doğru bir yaklaşım geliştirebilmek için sahip oldukları mülkün türüne göre de kendi içerisinde detaylandırmak gerekmektedir. Buna göre, kentsel dönüşümde bireysel hak sahipleri konut sakinleri olabileceği gibi, ticari alan veya sanayi alanı sakini de olabilir. Yine ayrıca, sahip oldukları mülkteki haklarının kira aktinden mi yoksa sahiplikten mi geldiği de, bir diğer çok önemli noktayı oluşturmaktadır. Bunlara ilaveten bireysel hak sahipleri karşısında, ister kiracı ister mülk sahibi olsunlar, imar durumlarına göre de yaklaşımlarımızı çeşitlendirmemiz gerekmektedir. Ülkemizde daha çok konut alanlarında gördüğümüz gecekondu olgusuna ve gecekondu sakini olan hak sahiplerine özel çözümler sunmak durumundayız. Tabi imarlı olsun olmasın, mülkün lokasyonu, tarihi nitelik taşıyıp taşımadığı ve yerleşik nüfusun özellikleri de, hak sahiplerini değerlendirirken, diğer çok önemli kriterlerdir. Dolayısıyla ancak böylesi detaycı bir bakış açısıyla, kentsel dönüşümün etkilenenleri olan hak sahiplerini anla(t)mak için işlevsel bir bakış açısına sahip olabiliriz. Yoksa kentsel dönüşümde detaycı bir bakış açısına sahip olmayan, daha kendi önünü bile göremez, nerde kentsel dönüşümün tüm tarafları için bir kazan-kazan sunabilecek olan kentsel dönüşüm yapabilsin?

Kentsel dönüşümde hak sahipleri konusunda kamuoyunun aklına ilk gelecek olan konut sakinleridir. Ancak ülkemizde sadece konut sakinleri fiziki ve sosyal afet riski altında değildirler. Ülkemizde fiziki ve sosyal afet riski altındaki binalarda çalışanlar da risk altındadırlar. Bu nedenle, ticari ve sanayi alan sakinlerini de içeren kentsel dönüşüm yaklaşımları oluşturulmalıdır. Kaldı ki, ülkemizde farklı hak sahiplerinin içiçeliği nedeniyle kentsel dönüşümde bütünsel çözümler üretilmesi gerekliliği söz konusudur. Şöyle ki, birçok kentsel dönüşüm bölgesinde konut sakinlerinin -ki bunlar mülk sahibi olabilecekleri gibi, kiracı da olabilirler- kentsel dönüşümünün ticari alan sakinlerinin de dönüşümden kazançlı olmalarının sağlanmasıyla gerçekleşebileceği aşikardır.

Burada ticari alan sakinleri, afet riski altındaki konutların giriş katlarında yer alan esnaflar olabileceği gibi, daha çok hizmet sektörünün faaliyet gösterdiği iş hanları, işmerkezleri gibi fiziki ve sosyal afet riski altında olabilecek yapılarda çalışmak durumunda olanları da içermektedir. Ancak pek tabiki ticari alan sakinleri de, konut sakinleri gibi mülk sahibi olabilecekleri gibi, kiracı da olabilirler. Burada özellikle konut alanları ile esnafın içiçe oldukları apartman ve site bölgelerinde kentsel dönüşüm yapılabilmesi için, tüm bu farklı kesimler için kentsel dönüşümün olumlu işleve sahip olması zorunluluğu ortadadır.

Ancak ülkemizi bekleyen kentsel dönüşüm ihtiyacının bir boyutu da, sanayi dönüşümüdür. Burada çöküntü alanına dönüşmüş olsun olmasın, şehir içerisinde kalmış olan ve şehir dışına alınma gerekliliği oluşmuş olan sanayi yapılarının kentsel dönüşümde karşılaşacağımız hak sahibi profili ile, konut ya da ticari alanların dönüşümünde karşılaşacağımız hak sahibi profili arasında çok büyük farklar söz konusu olacaktır.

Şimdi bir de, uzmanlarına pas vermek için şunu ekleyelim. İçerisinde sadece hak sahipleri tarafının bile, kiracı ve mülk sahiplerini de barındıran konut, sanayi, ticaret sakinleri ile belediyeler ve de hazineden oluştuğu kentsel dönüşüm gibi karmaşık bir kentsel değişim dalgasını tek bir yasa ile düzenlemeye çalışmak, başlı başına bir aspirin çözüm olmasın? Bu elbise, bu bedene dar geliyor diyerek pası hukukçulara verip, kendi alanımız olan kentsel dönüşüm sosyolojisine geri dönelim.

Velhasıl, kentsel dönüşüm senelerdir her yere aynı binaları yapmayı marifet sananlara göre değildir. Kentsel dönüşüm, her farklı hak sahibinin farklı endişe ve talepleriyle dertlenerek daima kazan-kazan kurmaktan başka çare olmadığını bilen müteşebbislere göredir. Hele başka sektörlerden gelip kentsel dönüşüme gireceklere göre hiç değildir.
Şimdi, ey bu satırları okumasına rağmen, ben dururken kim kentsel dönüşüm yapabilir ki diyebilen müteşebbis, eğer varsa vicdanın, koy şimdi elini vicdanına ve sor kendine:
“kentsel dönüşümde “vatandaş” deyip geçtiklerinin aslında kimlerden oluştuğunu bu satırlardan öğrendin mi öğrenmedin mi?
İnsanlık hali, tabiki buradan öğrenmiş olabilirsin. Ama ben hala kentsel dönüşümde farklı hak sahiplerinin farklı özellikleri ve dolayısıyla farklı talepleri olabileceğini yok sayacağım, bir bilene de sormayacağım, adeta benden sonrası tufan diyorsan;
Vurur yüze ifadesi, sen kentsel dönüşüm yapma emi bitanesi.
Müteşebbis sana diyorum, Devlet sen anla…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*