Şehirler için yeni düzene ihtiyaç var!

 

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca gerçekleştirilen 3. Milli Kültür Şurası dün tamamlandı. 17 komisyondan gelen raporlar okundu.

Çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Sinema dersi, sanat etkinliklerinde sıfır kdv, koruma kurullarına nitelikli üye, yerel yönetimlere arkeolog ve sanat tarihi istihdamı gibi çok sayıda tavsiye kararları alındı. Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı şurada alınan kararların uygulanabilir olduğunu söyleyerek Hürriyete özel açıklamalar yaptı.

 

En son 1989 yılında yapılan milli kültür şurası neden birden gündeme geldi?

28 yıldır yapılmıyordu. Aradan geçen zaman zarfında her alanda çok ciddi değişim, dönüşüm, yenilikler yaşandı. Tüm dünyada yaşandı. En basit olarak iletişim, bilişim teknolojileri bu gün bambaşka noktalara geldi ama biz hala eski yönetmelikle hareket ediyorduk. Bugünkü gibi tanıtım imkanları yoktu. Sinema sektöründeki gelişmeler, dağıtım, telif hakları sorunları bambaşka noktaya geldi. Bu yeni duruma yeni düzenlemeler, yeni politikalar, yeni anlayışlar gerekiyordu. Bu şurayı yapmamızın sebebi neredeyiz, dünya nerede, aradaki mesafe ne ve tüm bunları düzeltebilmek için neler yapabiliriz görmek istedik.

 

Beklentileriniz karşıladı mı?

Bunu samimiyetle söylüyorum ziyadesiyle karşıladı. Siyasetçi hassasiyetiyle söylemiyorum. Gerçekten bu kadarını beklemiyordum. 17 komisyon kurduk. Her birinde 10 kültür insanı var. En az bu kadar niye çağrılmadım diye sorulacak insan var.

 

Tek taraflı olduğuna dair eleştiriler de geldi?

Eleştiriler aslında komisyondaki kompozisyonu ilan etmeden önce yapıldı. Bu bir ön yargı. Buda aslında eski alışkanlıklarımızın tezahürlerinden bir tanesi. Efendim bu iktidar şura düzenlerse kendisi gibi düşünen insanları çağırır. Öyle bir şey yok. Biz bunu Milli Eğitim şurasında da yaşadık. Herkesi çağırdık ve dinledik. Kültür şurasındaki sıkıntımız gerçekten sayısal olaraktı. Şu kesim bu kesim dışarda kaldı değildi. Çok sayıda kültür insanı görev alabilecekken komisyonları 10 kişi ile sınırladığımızdan dışarıda kaldı.

 

Girdiğim komisyonlarda üyelerin dışında katılımcıların da dahil olduğunu gördüm. Bu sizin düşünceniz miydi?

Komisyonlarda insanlar ayakta kaldı. Katılımcı sayısı 1000 kişiyi buldu. 170 kişinin komisyon üyesi olduğu şurada bu güzel bir gelişme oldu. Bu olağan üstü güven demektir. İnsanlar sözlerinin dinleneceğini, kayda geçeceğini ve etkili olacağını varsayarak katıldılar. Son günde komisyon raporları özetlendi. Burada da görüleceği üzere geçmişte bu şuralarda akademik tebliğ sunumları yapılırdı. Teorik düzeyde kalırdı. Komisyon başkanlarının sunumlarında gördük hepsi somut, çözüm odaklı tespitler koymuşlar. Biz bunları yaparız Allah’ın izniyle.

 

Sonuç bildirgesinde ‘‘şehirlerimizin kültürel kimliğinin muhafazası ve tahribatın ivedilikle önlenmesi gerekir’’ dediniz. Önemli bir husus. Biraz açabilir miyiz?

Çözümü en zor sorunlarımızdan bir tanesi bu. Türkiye 50 – 60 senedir iç göç travması yaşıyor. Eski Yeşilçam filmlerindeki İstanbul’u gördüğünüzde tanıyamıyorsunuz. Şehirlerin etrafında oluşan yeni yerleşimler, bunların şehir merkezleri üzerinde oluşturdukları baskı sürecini yaşadık ve hala bu baskı devam ediyor. Sosyal dokumuz o kadar sağlam ki bu travmatik şişmelere ve yayılmalara rağmen hala birlikteliği muhafaza ediyor. Yeni adaptasyon mekanizmaları geliştiriyor.

 

Sosyal açıdan durum böyle belki ama fiziki, görsel açıdan ciddi bozulmalar var. En son Karaköy yolcu salonu yıkıldı…

Tek tek mimarilere hiç girmeyelim çünkü olağanüstü aykırı örnekler var. Bunda hepimizin sorumluluğu var. Sadece koruma kurulları üzerinden bunlar zapturapt altına alınamaz. Sadece onlara bırakılamayacak kadar büyük bir mesele ile karşı karşıyayız. Yani üniversitelerin şehircilik bölümleri, mimari bölümleri var. Nihayetinde bu binaları da mimarlar yapıyor. O mimarları da kültür bakanlığı, çevre ve şehircilik bakanlığı yetiştirmiyor. O mimarlara liyakat ehliyetini bakanlıklar vermiyor. Neticede bunların kendi meslek örgütleri var. Üniversitelerde bölümler var. O insanlar bu eğitimlerle bu estetik kaygı yada kaygısızlıkla mezun oluyorlar.

 

Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde ‘‘boğaza yeni bir yasa gerekiyor’’ dedi… 2863 sayılı yasa kültür varlıkları için yeterli mi?

Şehirlerimizle ve İstanbul’la ilgili her şeyi tekrar tekrar düşünmekte fayda var. Bu düşünmeler ticaretin ve rantın belediyesi olmayacağı veya onların istismar edemeyeceği, dolanamayacağı, yeni bir takım düzenlemelere ihtiyaç olduğu çok açık. Eski yönetmelikler, yasalar, kurullar yeterli olsaydı şehirlerimiz bu durumda olmazdı.

 

ALINAN TAVSİYE KARARLARINDAN BAZILARI

– Kültürün bütçedeki payı iki katına çıkarılmalı.

– Sinema dersi konmalı.

– Sanat etkinliklerinde sıfır KDV alınmalı.

– Koruma kurullarına nitelikli üye seçilmeli.

– Yerel yönetimlere arkeolog ve sanat tarihi istihdamı sağlanmalı.

– Sanat tarihi müfredata girmeli.

– Şehir ve semt kütüphaneleri 7/24 açık olmalı.

– Kültür polisi oluşturulmalı.

 

Hürriyet