İnşaat sektörünün 10 sorunu ve çözüm önerileri!

halil ersoy

Sadece sorunlara değinmeyen çözüm önerileri de sunan Ersoy, sorunları Kamu İhale Kanunu mevzuatı, Kamu-Özel Sektör İşbirliği, Yatırım Ödenekleri, Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri, Kefalet Bonosu, Verimli ve Yetkin bir İşgücü Piyasası, İş Sağlığı ve Güvenliği, Yapı Müteahhidi Tanımı, Şehirleşme, İmar Uygulamaları ve Kentsel Dönüşüm ve Sürdürülebilir İnşaat olarak sıraladı. Halil Ersoy, “Son 10 yılda sayısız kez değişikliğe uğrayan Kamu İhale Kanunu, adil ve şeffaf bir kamu ihale sistemine duyulan ihtiyacı karşılamamakta. İnşaat sektörü ödenek belirsizliği sorunundan artık kurtarılmalıdır. Ülkemizdeki yüksek işsizlik oranı dikkate alınarak düzgün çalışan, verimli ve yetkin bir işgücü piyasası oluşturulması ana hedef olmalıdır” şeklinde konuştu.İnşaat sektörünün sorunlarını 10 ana başlık altında toplayabileceklerini dile getiren ATSO Emlak Komisyoncuları Başkan Yardımcısı Halil Ersoy, sadece sorunları değil çözüm yollarını da sıraladı.

1- AŞIRI DÜŞÜK TEKLİFLER SÜRÜYOR

Son 10 yılda sayısız kez değişikliğe uğrayan Kamu İhale Kanunu, adil ve şeffaf bir kamu ihale sistemine duyulan ihtiyacı karşılamamakta olduğunu söyleyen Halil Ersoy, “Temel sorun hala aşırı düşük teklifler olmaya devam etmektedir. Aşırı düşük tekliflerin sonuçları; bitmeyen, pahalıya mal olan işler, kalitesiz yapılar, ödenmeyen SGK primleri, iş kazaları ve hatta can kayıpları olmaktadır. Sistem, müteahhidi kaliteden ödün vermeye zorlamamalı, haksız rekabete ve kamu zararına izin vermemelidir. Kamu İhale Kanunu ile ikincil mevzuatı, yatırımcı kamu kuruluşları ve inşaat sektörü sivil toplum örgütleri tarafından eşgüdümlü çalışılarak en kısa zamanda tümüyle yeniden ele alınmalı ve baştan yazılmalıdır. Yeni mevzuat, ekonomik yönden verimli, rekabet gücü yüksek, topluma ve çevreye duyarlı, adil, şeffaf ve sürdürülebilir bir yatırım ortamının yaratılmasını hedeflemelidir. Bu çerçevede, Kamu İhale Kurumu yeniden konumlandırılmalı ve buna uygun olarak yapılandırılmalıdır” şeklinde konuştu.

2- DEVLET BÜTÇESİNDEN MÜMKÜN DEĞİL

Büyük altyapı projelerinin tamamının devlet bütçesinden finanse edilmesi mümkün bulunmadığına dikkat çeken Ersoy, “Anılan projeler alternatif finansman kaynağı imkanı sunan kamu-özel sektör işbirliği (KÖİ) modelleri ile hayata geçirilmektedir. Ancak bu projelerde karşılaşılan farklı uygulamalar ve kamu kurumlarının yetki ve sorumluluklarının belirlenmemiş olması proje süreçlerini zorlamakta, zaman ve kaynak kaybına neden olmaktadır. İhale sonrası ortaya çıkan teknik ve idari değişiklikler kamuoyunda yanlış algılamalara sebep olmakta, bu durum hem yatırımcı kamu kuruluşlarını, hem de sektör oyuncularını rahatsız etmektedir” dedi.

Halil Ersoy, “KÖİ modelinin etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalı ve bunun için gerekli yasal altyapı, bu konuda dünya çapında uygulama deneyimine sahip uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapılarak hazırlanmalıdır. Söz konusu büyük altyapı projeleri; fizibilite, çevresel etki ve finansman boyutları ile birlikte değerlendirilmeli ve bir makro eylem planı çerçevesinde ihale edilmelidir. Türkiye’nin bu yatırımları etkin ve verimli bir şekilde hayata geçirebilmesi için, kapsamlı etüt ve fizibiliteler yapılmalı, rekabetçi ve şeffaf ihale yöntemleri kullanılmalıdır. Yatırımların finansman boyutunda ise; yurtiçi sermaye birikimi, ulusal bankacılık sektörünün kapasitesi, uluslararası finans kuruluşlarının ülke limitleri ve ülke/proje değerlendirmeleri vb. unsurların tümü dikkate alınmalıdır” ifadelerini kullandı.

3- ÖDENEK BELİRSİZLİĞİNDEN KURTULUNMALI

İnşaat sektörü ödenek belirsizliği sorunundan artık kurtarılması gerektiğini belirten ATSO Emlak Komisyoncuları Başkan Yardımcısı Halil Ersoy, “Projelerin ödenek programı sözleşme ile birlikte kesinlik kazanmalı, yıllık ödenek tutarlarında yaşanan belirsizlikler ve beklenmedik değişimler sona ermelidir. Kamu kuruluşlarının bütçe ve yatırım ödenekleri her yıl başında yatırım programına uygun şekilde gerçekçi olarak belirlenerek açıklanmalı ve hakediş ödemeleri bildirilen program dahilinde zamanında yapılmalıdır” açıklamasında bulundu.

4- ENTEGRE HİZMETE YÖNELİNMELİ

Halil Ersoy şöyle konuştu: “Türk müteahhitlerin EPC olarak adlandırılan ve Mühendislik-Tedarik-İnşaat işlevlerinin tümünü kapsayan entegre hizmet sunumuna yönelmeleri hedeflenmelidir. Bu çerçevede, proje finansmanı, sigorta uygulamaları, ikili uluslararası anlaşmalar vb. alanlarda sınırları doğru çizilmiş kapsamlı bir teşvik sistemi getirilmelidir. Yurtdışı teknik müşavirlik hizmetlerinin geliştirilmesi için mevcut teşvik yöntemlerinin etkin olmadığı görülmektedir. Teknik müşavirlik hizmetleri öncelikle yurtiçinde kamu kuruluşları tarafından değerlendirilmeli, aynı zamanda Türkiye tarafından hibe edilen ve yurtdışında Türk teknik müşavirlik firmaları tarafından gerçekleştirilecek projeler modeli ile yurtdışı müteahhitlik hizmetleri ve Türk inşaat malzemeleri ihracatına destek olacak yeni bir teşvik modeli geliştirilmelidir.”

5- GARANTİ EDEN SÖZLEŞME OLMALI

“Yurtiçinde gerçekleştirilecek büyük ölçekli kamu altyapı projeleri için, yüklenicilerin işverenlere karşı olan yükümlülüklerini yerine getirememesi veya işverenin yükleniciye borcunu ödeyememesi durumunda kefilin sözleşmede öngörülmüş olan miktarı alacaklı tarafa ödeyeceğini garanti eden bir yasal sözleşme modeli olan Kefalet Bonosu (Surety Bond) sistemi hayata geçirilmelidir” diyen Ersoy, “Bu sayede projelere getirilecek sigorta ile aşırı düşük teklifler engellenecek, işlerin zamanında ve istenen kalitede bitirilmesi sağlanacak ve adil bir rekabet ortamı temin edilecektir. İnşaat sektörü sivil toplum örgütleri, Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı, Bankalar Birliği ile Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği ortak çalışmasıyla bu sistem hayata geçirilmelidir” açıklamasında bulundu.

6- YETKİN İŞGÜCÜ PİYASASI

Ülkemizdeki yüksek işsizlik oranı dikkate alınarak düzgün çalışan, verimli ve yetkin bir işgücü piyasası oluşturulması ana hedef olması gerektiğinin altını çizen Halil Ersoy, “Genç bir nüfusa sahip olan Türkiye’de gençlerin sorunlarına ve beklentilerine cevap veren politikalar üretilmesi önemlidir. Eğitim ile ilgili politikalar, işgücünün istihdam edilebilirliğini artıracak şekilde oluşturulmalı, sektörün talep ve beklentileri ile gelişen teknoloji göz önünde bulundurularak inşaat sektöründe faaliyetini sürdüren firmalar ile eğitim kurumları arasında koordinasyon sağlanmalıdır. Ayrıca, sektörde mesleki eğitime önem verilmeli, mesleki yetkinliği sertifikalandırılmış işgücü oluşturulmalı, bu kapsamda istihdam sağlayan firmalar teşvik edilmelidir. Bu çerçevede, işveren üzerindeki işgücü maliyetlerinin azaltılması ve kayıt dışı istihdamla mücadele konularında özel sektör çatı kuruluşları ile aktif işbirliği tesis edilerek mevzuat reformu yapılmalıdır. İnşaat sektörü yurtiçinde uygulanan teşvik sistemine dahil edilmeli, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde Türk işgücü istihdam eden firmalara destek sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.

7- KAZA VE ÖLÜM OLAYLARI

ATSO Emlak Komisyoncuları Başkan Yardımcısı Halil Ersoy yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Yurtdışındaki projelerde İş Sağlığı ve Güvenliği konularında son derece başarılı olan sektörün yurtiçinde neden daha çok kaza ve ölüm ile karşılaştığı iyi analiz edilmelidir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile ilk kez, çalışan sayısı ve tehlike sınıfı fark etmeksizin bütün işyerleri iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının kapsamına alınmış olmasına karşın, iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin bağımsızlığının teminat altına alınmasına ve özellikle denetim konusundaki sorunlara kalıcı bir çözüm üretilememiştir. Mevzuat açısından, öncelikle ilgili tüm yönetmelik, standart ve uygulama şartnamelerinin ihtiyaçlara ne ölçüde yanıt verdiği sorgulanarak uygulanabilir bir sistem geliştirilmelidir. Buna bağlı olarak, etkin bir denetim mekanizması ve caydırıcı cezai yaptırımlar hayata geçirilmelidir. Uluslararası standartlarda bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kültürü’nün tüm kurumlar, denetim elemanları, işverenler ve çalışanlar tarafından içselleştirilmesi hedefi için toplumun her kesimine yönelik kapsamlı ve sürekli eğitimler düzenlenmelidir.”

8- YAP-SAT SEKTÖRÜ DENETLENMELİ

Yap-Sat sektörü mevcut denetimsiz işleyişinden kurtarılması gerektiğini dile getiren Halil Ersoy, “Nihai tüketici ile direkt ilişki içerisinde bulunan yapı müteahhitlerinin (yap-sat sektörü) tanımının yapılması, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde mesleğin itibarını zedeleyen ve bu işi layıkıyla yapan profesyonelleri fazlasıyla rencide eden denetimsizliğe son verilmeli, teknik ve finansal kapasitesi yeterli olmayan ve ayıplı iş yapan firmaların sektörden ayıklanmasına olanak sağlayan yasal zemin hazırlanmalıdır” ifadelerine yer verdi.

9- YARININ İHTİYAÇLARINA CEVAP VERMELİ

“Türkiye’de şehirleşme oranının sürekli arttığı dikkate alınarak, yarının ihtiyaçlarını göz önüne alan, daha iyi tasarlanmış, çevre, sağlık, eğitim, ulaşım, spor ve idari altyapıları ile yaşanabilir şehirler hedeflenmelidir” diyen Ersoy şunları söyledi: “Bu çerçevede, imar mevzuatı yeni baştan ele alınmalı, dikey yapılaşma tercihleri; tarihi ve çevresel doku gözetilerek değerlendirilmeli, imar değişikliği uygulamaları kamu vicdanını zedeleyen, kişilere özel değerlendirmelerden arındırılmalıdır. Deprem riskinin yüksek olduğu ülkemiz açısından kentsel dönüşüm hayati önem taşımaktadır. Ancak, kentsel dönüşüm bina bazlı ve rant odaklı ele alınmamalı; dönüşüm bütünsel bazda, kentsel altyapı, yeşil alan ihtiyacı ile başta mülkiyet hakkı olmak üzere bölge sakinlerinin tüm hakları gözetilerek planlanmalı, planlama aşamasında inşaat atıklarının çevresel etkileri ve geri kazanımı da dikkate alınmalıdır.”

10- SÜRDÜRÜLEBİLİR İNŞAAT KAVRAMI

Son olarak sürdürülebilir inşaat kavramı hakkında da açıklama yapan ATSO Emlak Komisyoncuları Başkan Yardımcısı Halil Ersoy, “Sürdürülebilir inşaat kavramı; gelecek kuşakların gereksinimlerini dikkate almayı, kaynakların verimli kullanılmasını, enerjinin korunmasını ve çevreye duyarlı yapı malzemesi seçimini içermektedir. Sürdürülebilir inşaat kavramına yönelik farkındalığın sektörde ve kamu kuruluşları nezdinde arttırılması, yenilenebilir enerjiye dayanan çevre dostu yapıların yaygınlaştırılması temel hedef olmalıdır. Yeşil bina ve verimli enerji teknolojileri kullanımı ve bu amaca yönelik yenilikçi projeler öncelikli olarak desteklenmelidir” dedi.

Yasin KÜÇÜK/Antalya Hilal