Deniz Karataş: Kentsel dönüşüm ve yık-yap modeli aynı değildir!

6.5 şiddetindeki depreme dayanamayacağı herhangi bir oturan tarafından tespit edilmiş dairenizi, Müteahhite veriyorsunuz ve karşılığında duruma güre metrekaresi düşmüş bir veya 2-2,5 daire alıyorsunuz.

 

Tüm İnşaat Müteahhitleri Federasyonu Genel Başkan Vekili Deniz Karataş bugünkü yazısında kentsel dönüşüm ve yık-yap modelini anlattı. İşte o haber…

 

O müteahhitte bu aynı malum binayı yeni yönetmeliğe uygun bir şekilde inşa ediyor. Bu “yık-yap” tır ve bence kentsel dönüşümle hiç ilgisi yoktur neden mi? Çünkü içinde kent yoktur da, ondan! Vefakat maalesef vatandaş da bu konuda yeteri kadar bilgilendirilmemektedir. Kentsel dönüşüm, çok daha geniş alanları kapsamalı ve büyük bloklardan oluşacak tarzda yerler olmalı, yani adadan da büyük alanlar olmalı. Mesela 8-10 müstakil evlik bir alanı bir müteahhit satın alıyor ve burada yüksek katlı, otoparklı, sosyal hizmet alanlı 1 ve ya 2 blokluk bina yapıyor. Kentsel dönüşüm deyince benim aklıma geniş yollar, güçlü altyapı, bol bol yeşil alan, sağlam ve şık binalar, parklar, otoparklar, bahçeler, fıskiyeler, heykeller ve kent meydanları geliyor. Günümüzde pek çok başka hususta da olduğu gibi kentsel dönüşümde de tepeden inme plan ve programlar uygulamada kentsel sorunlara kalıcı çözümler üretememektedir. Kentsel dönüşüm projeleri kapsamı ve uygulamaları yerel yönetimlerle doğrudan bağlantılı olmalıdır. Öte yandan; inşaat sektörü kentsel dönüşümün bel kemiği demektir. Belediyeler tarafından hayata geçirilmek üzere yapılan projelerde uygulama noktası inşaat ve danışmanlık üzerinden şekillenmektedir. Bu açıdan kaliteli ve güvenilir bir danışmanlık hizmeti almak önemlidir. Doğru bir yönlendirme, beraberinde doğru uygulamaları getirecektir. Hangi bölgede projelerin uygulamaya geçirileceği, süre ve istihdam koşulları yerel yönetimler tarafından belirlenmektedir. Beraberinde özel sektörde inşaat firmalarıyla anlaşmalar yapılmakta ve süreç devam etmektedir. Bir projenin başlaması, uygulama ve proje sonrası işlemlerin tamamı yerel yönetimlerin sorumluluğundadır. Master planlamanın önemi bu noktada ortaya çıkıyor. Özellikle büyük kentlerde bir master plan doğrultusunda kentlerin yeniden düzenlenmesi, insanların nefes alabileceği daha çok yeşil ve park alanlarının var olduğu, ekolojik yerleşimleri oluşturacak yeni bir vizyonun var olması gerekiyor. Eğer biz insanları olduğu yerde bırakacaksak, yeşil alanları artırmadan, kent içindeki km2 başına düşen nüfus yoğunluğunu azaltmadan insanları yine trafik sorunlarıyla baş başa bırakacak şekilde yaşamalarına yol açarak yeni bir kent kuracaksak, bu dönüşümün de bir anlamı kalmaz. Mahallenin ihtiyaçları, sosyal dokusu, teknik altyapı ihtiyaçları ve tabi ki, olmazsa olmaz yeşil alanları ve rekreasyon alanlarıyla bir bütündür. Sadece yeşil alan, sadece sosyal tesis, sadece kültürel tesis alanı yapmak da yetersizdir. Eskinin yıkılmasıyla oluşacak yeni yapılaşma tarzında kesinlikle tüm teknoloji imkânları kullanılarak rüzgar koridoru, güneşlenme süreleri, gölgede kalkma durumları, vb hususlar hesaplanarak enerji tasarruflu binalar yapılması gereklidir. Kentsel dönüşüm sadece bir mühendislik-müteahhitlik projesi değildir. Sosyologların, tarihçilerin, psikologların da bulunduğu sosyal bir projedir. Vatandaş ne yapacağını bilmez durumdadır ve derneğimize başvurmaktadır. Bu konuda bilincin artmasına yönelik defalarca programlar yaptık, gönüllü olarak her türlü desteği vermeye çalışıyoruz ama yeterli olmuyor. Halkı bilinçlendirmek için mahallelerde yetkili birimlerin toplantılar yapması gerekmektedir. Bu vatandaşın mağduriyetini engelleyecektir. Uygulama yapılacak mahallelerde kentsel dönüşüm masaları oluşturularak da; doğru bilgiler verilmek suretiyle mahalle sakinlerine yardımcı olunmalıdır.

 

Antalya’mız, kentleşmenin oldukça eskilere dayandığı bir ilimizdir. Dolayısıyla şehrimizde bulunan birçok binanın yenilenme vakti gelmiştir. 130.000 Yapı stokunun en az 80.000’inin ya yenilenmesi ya da yeniden yıkılıp yapılması gerekiyor çünkü 1999 ‘da yaşadığımız vahim deprem hadisesi sonrası çıkan 4708 sayılı yasa bizim için bir milattır. En eski betonarme yapılardan başlayarak, 1999 yılına kadar üretilmiş sırayla tüm binalar gözden geçirilmeli yani en azından bir inşaat mühendisi marifeti ile tıpkı araçlarda her 2 -3 yılda yapılan muayenelerin, binalarımızda en azından 10-15 yılda bir bu söylediğimi sıra takip edilmek sureti ile binalarımızda da yapılmalıdır. Bununla birlikte; şehir merkezine turisti çekebilecek görselliği kazandırmamızla turizmdeki müspet gelişmemiz biraz daha mümkün olacaktır. Düzgün gelişmeler tabii ki konut satımını, piyasasını güçlendirecektir. Gayrimenkul satımları da turizmin gelişmesini sağlayacaktır, yani “Kazan, kazan” İl Özel idare binasının yıkılmasıyla başlayan temizliğin, kent meydanı kapsamında Kadın yarı ve Askeriye binalarının taşınmasının gerçekleşmesi ile Antalya’nın güzel doğal ortamıyla buluşarak turizm anlamında şehrin kendisini daha iyi göstereceğine ve turistin otelden çıkıp şehirle kaynaşacağına inanıyorum. Küçük dokunuşların çok şeyi değiştirdiğini, Selekler Çarşısı’nın önündeki ” ANTALYA” yazısının önündeki 8 karakterin bile ne kadar etkili olduğunu gördük…

 

Sonuç olarak; eskiyi yık yeniyi yap mantığı; kentsel dönüşüm değil sadece ” Yapısal dönüşümdür”. En azından Ada bazlı, olması gereken ise; tüm bölgenin riskli bölge ilan edilmesi suretiyle, uzlaşı içerisinde, en önemlisi ise “Devlet-Millet barışıklığı ile geniş araziler üzerinde dönüşümler şarttır. Planlama ve projelendirme aşamalarında, mesleğin aktörlerinden yani biz müteahhitlerin ve kurumlarımızın yönetim kadrolarının tecrübelerinden yararlanılmalıdır…

 

 

Akdeniz’de Yeni Yüzyıl